Standard

çay
üstü açık kamyonetin kasasında ayakta durmuş gidiyorum ve çam ormanlarının içinden kıvrılarak geçen yolda çam kokusu dolduruyor içimi. rüzgar yüzüme çarpıyor ve kirpiklerimin uçuştuğunu hissediyorum. mutluluk!

bir salıncakta son hız sallanırmışım gibi, içim çekiliyor önce sonra çığlık çığlığa bağırıyorum. heyecan!

pırıl pırıl ve buz gibi suyun içindeyim. kendimi bırakıyorum ki su beni istediği yere götürsün. huzur!

masanın üzerinde bir bardak demli çay. güneş heryanı sarıya turuncuya bulayarak batıyor. keyif!

evin misafir kedisi yaman koridorda pusuya yatıp bacaklarıma saldırıyor, ben uzanırken kanepenin tepesinden atlayıp kulağımı ısırıyor. pür neşe!

sokaklar kalabalık, havalar serinlemeye başladı, rüzgar esiyor yavaş yavaş. kendimi en çok ait hissettiğim şehre geri döndüm. öğle yemeği üstüne orta şekerli kahve gibi keyifli şimdilik herşey.

4 responses »

  1. ne güzel! ne güzel! bugün gelip bakmıştım sana, iyi misin artık, diye. iyiymişsin! çok sevindim. hem çok da güzel bir yazı bu, bayıldım!hangi şehir bu?

  2. inanmıyorum. yani yazının varlığına. yalnız, eminim arada baktığım olmuştu ama demek karşıma çıkan cache’deki bir görüntüydü. bilgisayar da alışmış burada karşısında göğe bakma durağını bulmaya.
    neyse, kasalarda dikkat et.

  3. bir görünüp bir kayboluyorum o yüzden inandırıcılığım yok denecek kadar az herhalde:)

Leave a reply to Simon Templar Cancel reply